socratesXreflect_alt

Yeni Aktör

8 dk

Newcastle United, cimri patron Mike Ashley'den kurtuldu ve futbol dünyasının en zengin kulübü haline geldi. Fakat yoğun tartışmalar uzun bir süre bu satışı takip edecek...

17 Ekim Pazar öğleden sonra Newcastle United taraftarı, Tottenham maçı için St. James' Park'a doğru yürüyordu. O sırada Suudi Arabistan bayrağı eşliğinde geleneksel Arap kıyafetli seyircileri görenler normalde buna şaşırabilirdi. Fakat o görüntü, şehrin geleceğine dair atılmış devasa bir adımın kutlaması niteliğindeydi.

Newcastle United taraftarı için azap dolu 14 yıl sona erdi. Cimri patron Mike Ashley, kulübü Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu, İngiliz iş insanı Amanda Staveley ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapan Reuben Kardeşlerden oluşan bir konsorsiyuma 300 milyon sterlin karşılığında ikinci kez sattı. İkinci kez diyoruz çünkü 2007'de kulübü 134 milyon sterline satın alan Ashley ile konsorsiyum, geçen sene kulübün satışında anlaşmış fakat Premier Lig'in Suudi Arabistan'daki korsan yayını ve beIN Sports'un bundan şikâyetçi olması neticesinde işlem gerçekleşmemişti. beIN Sports'un Suudi Arabistan'da tekrar yayına başlamasıyla sorunlar çözüldü ve satış gerçekleşti. Ve bir anda sportif tartışmalardan ziyade politik öğeler manşetlere taşındı.

Ülke tarihinde kömür madenciliğiyle öne çıkmış, İngiltere'nin kuzeydoğusundaki 270 bin nüfuslu şehrin takımı bir anda dünya basınının gündemine oturdu. Futbol dünyasının en zengin kulübü haline gelen Newcastle'ın yeni menajerinin kim olacağı, transfer bütçesi ve alabileceği yıldız isimler merak edilirken Suudi hükümetine yapılan satış da fırtınalar koparıyor. Crystal Palace deplasmanı bu tartışmaların bir süre daha devam edeceğini gösteriyor. Londra kulübünün taraftar grubu Holmesdale Fanatics'in açtığı ve Suudi Arabistan'daki rejimin sertçe eleştirildiği unsurlara dikkat çeken pankartlar, Newcastle United'ın yeni sahiplerinin dış sahada oynayacağı maçlarda sıkça protesto edileceğinin bir işareti.

Premier Lig yönetimi, önem verdiği bütün değerleri çöpe atmakla ve ekonomik getirinin her şeyden önemli olduğunu gösteren ikiyüzlü bir tavır sergilemekle suçlanırken 13 sene önce de benzer bir durumun yaşandığını hatırlamak gerekiyor. Manchester City, o dönem Abu Dabi hükümdar ailesi üyelerinden Şeyh Mansur'a satılmıştı. Birleşik Arap Emirlikleri de insan hakları ihlalleriyle yıllardır gündemde. Şeyh Mansur'un Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'e göre tek farkı doğru zamanda, gözler üzerinde değilken Manchester City'yi satın almasıydı.

Premier Lig, satışın ardından Suudi Arabistan yönetiminin kulübü kontrol etmeyeceğine ilişkin yasal bağlayıcı güvenceler aldığını açıkladı. Newcastle United'ın başkanlığına getirilen Suudi Arabistan Kamu Yönetim Fonu (PIF) yöneticisi Yasir Al-Rumayyan da icracı olmayan bir başkan konumunda. Bu, onun tek başına karar alamayacağı, kulübün geleceğine ilişkin seçimlerin Al-Rumayyan, Staveley ve Jamie Reuben tarafından oluşturulan üç kişilik bir yönetim tarafından yapılacağı anlamına geliyor. En azından görünürde böyle olacak.

420 milyar sterline sahip olan PIF'in yönetim kurulunda altı bakan bulunuyor. Fonun başkanlığını ise Veliaht Prensi Muhammed bin Selman yapıyor. PIF, Newcastle United'ı satın alarak dikkat çekse de dünya üzerinde çok sayıda yatırımı bulunan bir fon. Suudi Arabistan hükümeti, bir devlet tasarruf hesabı olan PIF ile ülke ekonomisini petrol ve gaz gelirleri üzerine kurulmuş bir yapıdan kurtarmaya çalışıyor. Disney, Uber, Facebook ve Starbucks'a hissedar olunarak Suudi Arabistan'ın petrole daha az bağımlı bir nakit akışı sağlaması amaçlanıyor.

Futbol finansı üzerine çalışan Simon Chadwick'in, Newcastle United'ın satın alınmasıyla ilgili ilginç bir teorisi var. Simon Chadwick'e göre PIF, İngiltere'nin kuzeydoğusunda rüzgâr enerjisine büyük bir yatırım yapacak. Konsorsiyumdaki ortaklardan Reuben Kardeşlerin yenilenebilir kaynaklara çok büyük yatırım yapması tesadüf değil. Bir futbol kulübüne sahip olmak aynı zamanda kilit paydaşlarla ilişki kurmaya da olanak sağlıyor.

Newcastle United'ın kadınları her anlamda ezen ve muhaliflerini suikastle, parçalayarak ortadan kaldıran bir rejim tarafından dolaylı yoldan da olsa desteklenmesi, taraftarın ise buna minnet duyması İngiliz kamuoyunun en temel tartışma konularından biri. Suudilerin, 'sportwashing' peşinde olduğu yani sporu kullanarak meşruiyet sağlamayı ve itibar artırmayı hedeflediği söyleniyor. İtalya Süper Kupası ve Formula 1'e Suudi Arabistan'ın ev sahipliği yapması emsalleri de bu iddiayı doğrular nitelikte, her ne kadar kulübün yeni sahipleri bu nitelemeyi reddetse de...

Newcastle United'ın yüzde seksenine PIF'in sahip olması kulübün atacağı adımlarda muadili kulüplerden daha fazla zorlanmasına neden olacak. Takımın yeni Suudi sahipleriyle bağlantılı olan kuruluşlarla sponsorluk anlaşması imzalaması kolay olmayacak. Henüz bir ay dolmadan Premier Lig kulüp patronlarının bununla ilgili bir oylama yapması ve 18 camianın da lehte oy vermesi bunun bir göstergesi. Manchester City ve Paris Saint-Germain, Arap sermayeleri tarafından satın alındıktan sonra organik bağları olan şirketlerle fonlanabilmişti. Newcastle United ise bunu yapamayacak gibi görünüyor.

Ticari anlaşmalarla ilgili de yeni sahiplerin bazı sorunları bulunuyor. Newcastle United'ın forma göğüs sponsorunun bir bahis şirketi olması ve Suudi Arabistan'daki bahis yasağı bu sorunlardan biri. Örneğin Newcastle United'ın şu anki göğüs reklamlı formalarının Suudi Arabistan'da satışı mümkün değil. Kulübün kısa süre içinde bu soruna bir çözüm bulacağı, yeni bir sponsorluk anlaşması yapacağı öngörülüyor.

Yakın gelecekte olmasa da Suudilerin spor dünyasındaki satın almalarının devam etmesi sözkonusu. Newcastle United öncesi Inter için görüşmeler yapılması da bunun bir göstergesi. Premier Lig'de takım sahiplerinin üçte biri, bir başka spor dalından en az bir kulübe ve İngiltere dışından üç futbol kulübüne sahip. Bir kulüp sahibi olmak, çapraz endüstrilerden kazanacak unsurların fazlalaşmasına yardımcı oluyor. Newcastle United vasıtasıyla istediklerine ulaşabilmeleri, PIF'in bu işe daha iştahla yatırım yapmasına neden olabilir. Kısacası, spor dünyası yeni bir zengin aktör kazandı. O aktör daha da kuvvetlenecek mi? Bekleyip göreceğiz. Yeni tartışmalarla...

Socrates Dergi