
Romain Bardet: “Fransa Turu bir karakter testi”
4 dk
Fransa Bisiklet Turu’nda dört etap galibi, geçtiğimiz yılın ilk sarı mayosu Romain Bardet, 2025 Criterium du Dauphiné sonrası pelotona veda etse de iki haftalık bir tatilin ardından Eurosport mesaisine başladı. Fransa Bisiklet Turu’nun ikinci haftasında izlenimlerini motosiklet üzerinden bizimle paylaşacak olan Romain Bardet ile 2025 Fransa Bisiklet Turu’nu konuştuk.
Akıllardaki en büyük soruyla başlayalım. Jonas Vingegaard, Tadej Pogacar için gerçek bir tehdit oluşturabilecek mi?
Doğrudan konuya girdik, harika. Son iki yıldır izlediklerimize bakılırsa onu yenmek gerçekten çok zor. Zayıf yönlerini geliştirdi, özellikle Jonas’a karşı kaybettiği edisyonlardan sonra. Col de la Loze’daki intikam arzusu da ayrı bir motivasyon kaynağı olacak.
Dauphiné’de nerede durduğumuzu görmüş olduk, çünkü Fransa Turu’na üç haftadan az kaldı ve artık neredeyse tüm hazırlıklar tamamlandı. Fiziksel anlamda Vingegaard ya da Remco da çok güçlü ama Pogacar son 1.5 yıldır bambaşka bir seviyede. Yine de bu yılın ilk on günü onun için biraz daha karmaşık olabilir. Zorlu etaplar erken farklar yaratabilir.
Takım organizasyonuna ihtiyaç duyacağı bölümler olacak. Visma, özellikle Fransa’nın kuzeyindeki etaplarda Vingegaard’ı iyi koruyup avantaj elde edebilir. Tırmanışların sonunda Pogacar’ın patlayıcılığı daha iyi ama Visma, yarışın kontrolünü eline alabilecek daha iyi bir yapıya sahip. UAE’nin dayanıklılığı bu yıl daha fazla test edilecek. Açık konuşmak gerekirse, eğer biri Pogacar’ı yenebilecekse o kişi Vingegaard olur. Belki ilk birkaç zorlu günde yumruğu yiyecek ama geçmişte gördüğümüz gibi, özellikle son İtalya Bisiklet Turu’nda, Visma'nın Simon Yates’le kurduğu o kusursuz plan, yarışı nasıl tersine çevirdikleri... işte bu tam anlamıyla Visma'nın DNA’sı.
Yarışı ters yüz edebilecek stratejik planları yapabiliyorlar. Bu yıl da muhtemelen bir-iki gün belirleyip Pogacar’ı kırmaya çalışacaklar ve büyük oynamaya kalkacaklar.
Remco veya Vingegaard gibi isimlerde Pogacar’ı yenmelerini engelleyen hangi eksikler var?
Bana kalırsa bu ikisi zaten üst düzey rakipler. Kazanma arzuları çok yüksek, savaşçı karakterler, risk almaktan çekinmiyorlar. Ama bazen bir bisikletçi sadece fiziksel olarak daha güçlüdür ve seni tırmanışta geçip gider. Bunu da kabul etmek gerekir.
Remco ya da Jonas’ın karakterinde Fransa Turu’nu kazanmaya engel olacak bir eksiklik görmüyorum. Onlar sadece tarihin belki de en güçlü yol bisikletçisine karşı yarışıyorlar, Eddy Merckx ya da Bernard Hinault gibi efsanelerle anılabilecek bir seviyede biriyle.
Geçen yıl Remco Evenepoel, Jonas’ın, cesur yarışmadığını ima eden açıklamalar yapmış, büyük yıldızlar arasında bu tür sözlü sataşmalar olmuştu. Sizce bu yıl da böyle psikolojik savaşlar olur mu? Fiziksel mücadele kadar, zihinsel üstünlük kurma çabası da görecek miyiz?
Kesinlikle evet. Özellikle Fransa Turu’nda böyle şeyler çok büyüyebilir. Ufak bir cümle bağlamından koparıldığında büyük olaylara yol açabilir. Bisikletçiler yarış sonrasında doğru kelimeleri seçmekte zorlanabilir. Sonuçta dört-beş saat boyunca sıcakta, fiziksel sınırlarınızı zorlayarak bisiklet sürüyorsunuz. O yorgunlukla, o anki duygularla konuştuğunuzda bazen istemeden düşündüğünüzden fazlasını söyleyebiliyorsunuz. Ve bu açıklamaları herkes takip ediyor. Tüm yarışa emek veren, dahil olan herkes her kelimeyi didik didik ediyor. Bu da gerilim yaratabiliyor.
Yarış içinde karar anlarında, gitmek mi yoksa temponu korumak mı, işte o ince farkı bu zihinsel savaş belirleyebilir. Ortamın stresi, kişinin direncini etkileyebilir. Bu belki en güzel “savaş türü” değil ama yarışın bir parçası. Fransa Turu sadece fiziksel bir mücadele değil, karakter testi de. Her türlü koşulla başa çıkabilen, soğukkanlı kalabilen sporcular ön plana çıkıyor.
João Almeida hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce nasıl bir Fransa Bisiklet Turu geçirecek?
Bence harika bir Fransa Bisiklet Turu geçirecek. Bu yıl gördüğümüz kadarıyla etap yarışçılığı anlamında sezonun en iyi ikinci veya üçüncü ismi olabilir. Harika bir form grafiği var ve dünyanın en iyi takımında yer alıyor. Üç hafta boyunca sürdürebileceği fiziksel kapasiteden şüphem yok. Sadece UAE’nin rakiplerine karşı nasıl bir strateji izleyeceği önemli. Fiziksel olarak genel klasman podyumu için çok güçlü ama eğer Pogacar’a domestiklik yapması gerekirse kendi tarzıyla yarışamayabilir. Yine de son Fransa Bisiklet Turu’nda gördüğümüz gibi, UAE'nin son domestikleri çalışmaya başladığında genelde geriye pek isim kalmıyor. Bu da onun adına podyum için büyük fırsat anlamına geliyor. En kötü ihtimalle ilk beşi hedefleyecektir.

Adam Yates UAE’de, Simon Yates ise Visma’da. İkisi de adeta kariyerlerinin ikinci baharında. Fransa Turu’nda genel klasman mücadelesinde nasıl roller üstlenebilirler?
Bu güzel bir soru. Dışarıdan bakıldığında ikisinin farklı dinamikleri olduğu görülüyor. Simon, İtalya Bisiklet Turu’ndaki performansıyla belki de kariyerinin en iyi dönemini yaşadı. Visma’ya geçmesi onun adına çok iyi bir adım oldu. Takım içinde Sepp Kuss, Matteo Jorgenson ve Jonas Vingegaard ile birlikte en güçlü tırmanış kadrosunun parçası. Zaten İtalya Turu’nda üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. Fransa Turu’na da bir tür “joker” olarak geliyor.
Adam’a gelirsek, bence bu rol biraz daha alışıldık bir şey onun için. İtalya Turu onun adına pek istediği gibi geçmedi. Şimdi fiziksel olarak İtalya Turu’ndan nasıl toparlandığına bakmak gerek. Özellikle son hafta çok zorluydu. Ama onun içinde hâlâ bir şeyler var. Bir intikam duygusu değil belki ama İtalya Turu’na göre çok daha yüksek bir seviye gösterebileceğine inanıyorum.
João Almeida için az önce söylediğim şey burada da geçerli. Pogacar’ın son domestiklerinden biri olacak. Ama Pogacar atak yapıp gittiğinde, o arkada kalan grupta kalıp kendisi için de yüksek bir genel klasman pozisyonu kovalayabilir. Hatta işler yolunda giderse podyum bile olabilir. Fiziksel kapasitesi kesinlikle yeterli. Ama iki kardeşin Fransa Turu’na yaklaşımı bence mental olarak oldukça farklı.
Eski takım arkadaşlarınızdan neler bekliyorsunuz? Oscar Onley genel klasmanda ilk beşe girebilir mi?
Fiziksel olarak çok güçlü. Onunla hem geçmişte hem son aylarda beraber vakit geçirdim, özellikle İsviçre Bisiklet Turu’ndaki seviyesi gerçekten etkileyiciydi. Onu, genel klasmanda beş ve onuncu sıralar arasında yer alabilecek beş-altı kişilik bir grubun içinde görüyorum. Bacaklarında bu seviye var ama Paris’te o seviyede bitirmek için sadece fiziksel güç yetmiyor. Bu onun ikinci Fransa Bisiklet Turu ama ilk kez dağlarda liderlik sorumluluğu taşıyacak. İlk hafta çok belirleyici olacak çünkü her şeyin olabileceği, zaman farklarının çok küçük olacağı günlerden geçeceğiz. Bence önce etap kovalayıp ikinci haftadaki form durumuna göre hedefini belirlemesi mantıklı olur. Eğer ciddi zaman kaybetmez ve büyük kazalardan da kurtulursa hayatının en iyi formunda olduğunu söyleyebilirim. Ama çok genç bir isim ve sadece genel klasman için gitmesi şu an için çok akıllıca olmaz. Çünkü eğer yol üstünde bir fırsat yakalarsa bu sene bir dağ etabı kazanabilecek kapasiteye de sahip.
Takımınız için bu yıl puanlar çok kritik. Yarış sırasında bunu gerçekten hissediyor musunuz, yoksa tamamen kafanızın dışında mı?
Güzel bir soru. Açıkçası bunun iki yönü var. Takım perspektifinden konuşursam, yönetim bu konuyu bize hiç yansıtmıyor. Baskıyı mümkün olduğunca düşük tutmaya çalışıyorlar. Ama biz sonuçta yarışçıyız, rekabetçiyiz. Ve bazen ister istemez bunu düşünüyorsunuz. Ben de dahil olmak üzere bazı isimler, bu puan meselesini takip etmeye başladık. Çünkü özellikle bu sene istediğimiz kadar puan toplayamadık ve takımı böyle bir durumda bırakmak çok içimize sinmiyor. Puan tablosunda 16 ile 18. sıralar arasında fark 1000 puandan bile az ve her şey çok hızlı değişebilir. Yani evet, son bir yıldır bu konu bizim de aklımızda yer etmeye başladı.
Mathieu van der Poel’ü nasıl bir Fransa Bisiklet Turu bekliyor, sarı mayoyu giyebilir mi?
Bence evet. Onu Dauphiné’de izledim ve bir kez daha ne kadar güçlü olabileceğini gördük. Zaten doğuştan bu spora yatkın. Son etapta onunla aynı gruptaydım, tüm gün kaçıştaydı. Bugüne kadar gördüğüm en formda haliydi. Sadece bir değil, ilk hafta içinde iki veya üç etap kazanabileceğini bile düşünüyorum. Bileğindeki sakatlığı tamamen atlatmış görünüyor ve Dauphiné'deki hazırlığı muazzamdı. Olağanüstü bir performans sergileyebilir.
İlk etapta sarı mayo da olası. Ama sprint günleri çok karmaşık oluyor. Hızlı olmak yetmez, aynı zamanda sprint için uygun pozisyonu yaratacak bir trenin de olması lazım. Herkes o son 150 metreye doğru pozisyon kapma savaşı veriyor. Bu yüzden bence yarış oldukça açık olacak. Dylan Groenewegen gibi daha önce Fransa Turu’nda etap kazanmış, güçlü bir lead-out ekibine sahip isimler de var. Ama sonuçta bu birinci etap. Herkes çizgide. Herkes için hayatını değiştirecek bir fırsat olabilir. Umarım güvenli ve temiz bir sprint olur ama bazıları için bu fırsat bir daha gelmeyebilir.
Marc Madiot geçtiğimiz günlerde yaptığı bir röportajda “bisikletçiler artık uzaktan kontrol ediliyor” dedi. Bu görüşe katılıyor musunuz? Takım arabasından gelen yönlendirmeler yarış dinamiklerini sizce fazla mı belirliyor?
Evet, burada iki farklı yönelim var. Bir yandan bisikletçiler artık çok daha hızlı. Diğer yandan, özellikle Fransa’da, şehir içi trafiği yavaşlatmak için her şey yapılıyor. Bu da bir çelişki yaratıyor. Ayrıca bugün her takım benzer bir hazırlık yapıyor. Şehre ne zaman girileceğini, yolun hangi tarafından gidileceğini zaten biliyoruz ve bisikletin üstündeki sporcuya her dakika pelotonda nerede olması gerektiği, yarışın nasıl gelişeceği aktarılıyor. Bu da büyük bir stres yaratıyor. İşte bu yüzden bence yol bisikleti gittikçe daha da tehlikeli hale geliyor. Ama bu karmaşık bir konu. Çünkü sportif direktörlere de haksızlık etmek istemem. Sonuçta arabada sadece bir sürücü değil onlar. Kritik anlarda sporcularına doğru mesajı iletmek istiyorlar. Ama herkes aynı anda aynı bilgiyi alınca yarış içi kararlar stresli hale geliyor. Yarış hem daha az güvenli hem de daha az izlenebilir hale geliyor. Umarım sorunu doğru yanıtlayabilmişimdir.

Kariyerinize neden Fransa Turu’nda son vermeyi tercih etmediniz?
Bu kararı 2024’ün başlarında takımımla birlikte oldukça erken aldım. Geçen yıl Fransa Turu adına son senemdi ve bu benim için çok anlamlıydı. Kariyerim boyunca Fransa Turu’nda inanılmaz anlar yaşadım ama yıllar geçtikçe bu seviyede yarışmak benim için gitgide zorlaştı. Artık genel klasmanda ilk 10’a girecek güçte değilim, bunu hem bacaklarımda hem içimdeki tutkuda hissedebiliyorum.
Geçen yıl bir kez daha farklı bir tarzda, daha atak bir şekilde yarışmak istedim. Şans benden yanaydı, ilk günden itibaren iyi bir başlangıç yaptım ancak 19. veya 20. etapta, güçlü bir kaçış grubunda kendimi gösterme fırsatı buldum. Bu iki an arasında çok fazla acı, çok fazla kendimle hesaplaşma yaşadım. “Acaba hâlâ yapabilir miyim?” sorusu hep aklımdaydı.
Ama geriye dönüp baktığımda, 11 yılda bu yarışta tüm potansiyelimi ortaya koyduğuma inanıyorum. Artık vedaya hazırdım.