socratesXreflect_alt

Köpekbalığı

6 dk

'Şehir' ana konulu 87'nci sayımızın girişinde Caner Eler'in kaleminden üç büyük turu kazanabilen yedi isimden biri olan Vincenzo Nibali yer alıyor.

"Kentlerle ilişkimiz rüyalarla olduğu gibidir: Hayal edilebilen her şey aynı zamanda düşlenebilir, oysa en beklenmedik rüyalar bile bir arzuyu, ya da arzunun tersi, bir korkuyu gizleyen resimli bir bilmecedir. Kentleri de rüyalar gibi arzular veya korkular kurar; söylediklerinin ana hattı gizli, kuralları saçma, verdiği umutlar aldatıcı, her şey, başka bir şeyi gizliyor olsa da." -Italo Calvino, Görünmez Kentler

Yol bisikleti yarışları hep iki nokta arasında genelde de iki şehir ya da kasaba arasında geçilen rotalardan oluşur. Paris-Roubaix, Milan-San Remo ve Liege-Bastogne-Liege gibi adlarını başladığı ve bittiği şehirlerden alan tek günlük yarışlar da vardır. Bu yıl 105. Giro d'Italia'da bu duraklardan biri farklı bir öneme sahipti. Bisiklet dünyası, 26 yaşındaki Avustralyalı Jai Hindley gibi bir taze şampiyon kazanırken bir yaşayan efsanesine de veda ediyordu.

"Şu an burada, Messina'da bir duygu seli yaşanıyor. Evim, ailem, arkadaşlarım... Bu etabı uzun zamandır bekliyordum. Burası benim şehrim, benim için her şeyin başladığı yer. Bu benim için son Giro olacak ve bu haberi herkesle şehrimde paylaşmak istedim."

14 Kasım 1984'te Messina'da doğan Vincenzo Nibali 2022 Giro d'Italia onu onurlandırmak için Sicilya'nın Messina kentinden geçerken bunları söylüyordu. 2000'lerde Marco Pantani, Gilberto Simoni ve en son Ivan Basso derken büyük İtalyan şampiyon bayrağını onlardan devralan isim artık profesyonel mayolarını asmaya karar vermişti. Tarihinde Alfredo Binda, Gino Bartali, Fausto Coppi, Felice Gimondi, Giuseppe Saronni ve Francesco Moser gibi sayısız 'campionissimo' ya da büyük tur şampiyonu yetiştirmiş bir köklü bisiklet ülkesinin belki de türünün son örneği bir eski stil yarışçısı sezon bitiminde 38 yaşında emekli olacak.

Nibali, 15 yaşında Toskana'daki bir takımdan teklif almıştı. Oğluna bisiklet sevgisini aşılayan baba Salvatore ve anne Giovanna oğullarının istikbali için evden ayrılmasına izin vermişlerdi. Ermanno Olmi'nin 1961 yapımı Il Posto (İş) filminde anlatılan güneyden kuzeye göçün başka bir versiyonuydu. Nibali'nin de daha iyi bir profesyonel bisikletçi olabilmesi için evinden ayrılıp Mastromarco takımına gitmesi gerekiyordu…

Sonrası mı? 2007-2008 döneminde Liquigas takımı ile yıldızı parladı ve etkisi bugüne kadar devam eden, bisiklet dünyasının en heyecan verici bisikletçilerinden birine dönüştü. 2010 Vuelta, 2013 ve 2016 Giro ve 2014 Tour de France zaferleriyle tarihte üç büyük turu kazanabilen yedi bisikletçiden biri oldu. Geriden gelip son günlerde kazandığı 2016 pembe mayo zaferi belki de başyapıtıydı. Yanına Il Lombardia ve Milan-San Remo gibi unutulmaz anıtsal klasik galibiyetlerini ve sayısız yarış zaferini ekledi. Nibali'nin asıl büyüsü ise sonuçtan bağımsız yarış stiliydi. Teknolojiyle beraber modern bisikletin getirdiği daha keskin hesaplara dayalı yarışma tarzından uzak, gidondaki bilgi ekranına bakmadan içgüdüleriyle yarışan son isimlerdendi. "Güç gösterge aletleri antrenmanda yararlı oluyorlar, yarışta değil" diyordu.

Onun etkileyici olma sebebi kazanıp kazanmaması değil; gözü pek iniş tarzı, heyecan verici solo atakları, taktik zekâsı ve görkemli sürüşüydü. Belki şimdilerde Tadej Pogacar başta olmak üzere yeni nesil bu tanıma farklı bir boyut katıyor ancak Nibali artık yitirilen bir eski topraktı. Yarışta kan kokusunu alışıyla, avına kendini hissettirmeden kovaladığı yarışlarla, 'Lo Squalo di Messina' yani Messina Köpekbalığı ya da Camgözü lakabını alması da şaşırtıcı değildi. Sadece şehir devletleri tarihiyle yoğurulan İtalya'da değil Avrupa'nın tümünde bisikletçilere, geldikleri şehirle ilgili lakaplar takılmasına sık rastlanır. Taşkent Terörü, Toledo Kartalı, Forli Hızlı Treni, Zegartowice Bizonu, Rostock Gorili, Maastricht Kelebeği... Ama belki de bir şehirle Nibali kadar özdeşleşeni yoktur. Hemşerilik müessesesinin en az bizim kadar gelişmiş olduğu, herkesin aksanına göre sınıflandırıldığı İtalya'nın önemli uzmanlarından biri John Foot'un daha önce Socrates'te Buğra Balaban'a anlattığı "Kuzey-güney ayrımcılığında da sporun yumuşatıcı etkilerine rastlayabiliyoruz. Lorenzo Insigne, tamamen Napoli'yle özdeşleşmiş bir figürken tüm İtalya'nın kahramanı haline geldi. Tabii bunlar kısa soluklu olabilir. İtalya kazandığında herkes İtalyandır. Kaybettiğindeyse Napolili ya da başka bir bölgeden..." bakış açısı biraz Nibali için de geçerliydi.

Bugünlerde Nibali ve babası kurdukları gençlik takımıyla Sicilya'daki çocukların memleketlerinden ayrılmadan da bisikletçi olmalarını sağlamaya çalışıyorlar. Nibali'den beri Giro'yu kazanan bir İtalyan yok. Bu, tarihlerinde pembe mayoya en fazla hasret kaldıkları dönem. Semboller artık öyle kolay yetişmiyor

Yazıyı bitirirken doğup büyüdüğüm, yaşadığım şehirlerin sembollerini düşündüm. 1783 yılından kalan okulum Saint-Benoit yerinde dururken onlu yaşlarımın geçtiği şehir, 'eser' diye yutturulan kazuletlerle, rantla talan edilmişti. Emek Sineması belki de bunun en büyük sembolüydü. Gezi de başka türlü bir sembolü oldu. Son yıllarda Ayasofya kemirilen bir yemeğe dönüşürken, bu kadim şehrin gökyüzünü bir elektrikli diş fırçası kapladı. Evet şehirler ve sembolleri öyle köksüz yetişmiyor, kolay yoldan anlam kazanmıyordu. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Beş Şehir önsözünde dediği gibi: "Beş Şehir'in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen özlemdir."

Bu sayının ithafı da Kavafis'ten;

"Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim," dedin,

"Bundan daha iyi başka şehir bulunur elbet. (...)

Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?

Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,

kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,

boşuna bunca yıl tükettiğim ülkede."

Yeni bir ülke bulamazsın.

Başka bir deniz bulamazsın.

Bu şehir arkandan gelecektir.

Socrates Dergi