John McEnroe: “Carlos Alcaraz tenis için bir nimet”

4 dk

Roland Garros, daha bitimine üç gün olsa da bize çok iyi hikâyeler sunmayı başardı. Tek erkekler tarafında Paris Olimpiyat Oyunları madalya sahipleri ve dünya 1 numarası yarı finallere yükseldi. Tek kadınlarda ise son üç edisyonun şampiyonu turnuvaya veda ederken, bir Fransız yarı final gördü. Bu hikâyeleri değerlendirmesi için de John McEnroe’dan daha iyi birisini bulamazdık. Roland Garros’u Eurosport ve Max ekranlarında takip edebilirsiniz.

Novak Djokovic - Alexander Zverev maçıyla başlayalım istiyorum. Zverev, Avustralya Açık finali sonrası düşmeye devam ediyor gibi görünüyor. Bu maçtaki sorunu neydi?

Onunla uzun zamandır konuşma fırsatı bulamadığım için kesin bir şey diyemem. Ama bana sorarsanız, Avustralya’da Jannik Sinner’e kaybettiği maçtan sonra ciddi şekilde sarsıldı ve tam olarak toparlanamamış gibi duruyor. Bence bazı şeyleri değiştirmesi lazım. Örneğin kort içi pozisyonu. Novak’ın sağ servis kutusundan geniş servisleriyle onu parçaladığını gördük. Forehand’i de ciddi bir sorun, özellikle baskı altındayken.

Yani şunu demiyorum, tamamen oyununu değiştirsin. Ama birkaç küçük dokunuş lazım. Mesela, Novak’ın kısa topları karşısında çok geri pozisyonda kaldığı için cezalandırıldı. Baseline’ın çok gerisindeydi. Mükemmel bir atlet ama dünyanın en iyileriyle oynarken bu kadarı yetmiyor. Bu taktik onu ancak ilk 3 dışında çoğu oyuncuya karşı kurtarabilir.

Oyununa daha fazlasını eklemesi, daha ofansif olması, return’lerde daha içeri girip özgüvenli davranması gerekiyor bana kalırsa.

Evet, dediğiniz gibi bu maçta 43 tane kısa top izledik ve Zverev hiçbirine karşı çözüm üretemedi. Ne yapacağını bilmiyor gibiydi.

Şöyle düşünürüm; babası, kardeşi ve etrafındaki diğer herkesin bu kısa topların geleceğini biliyor olması lazım. Bu bir sürpriz değil, özellikle de bu kadar geride duruyorsan. Sinner’e bakın mesela, bir kısa top geldiğinde çok daha erken saldırıyor, öne çıkıyor. Zverev de bunu yapabilseydi keşke. Ama büyük ihtimalle pozisyonu, yani ne kadar geride olduğu buna engel oluyor.

Şu anda tenis dünyasında Jannik Sinner ve Carlos Alcaraz, Roland Garros ve diğer Grand Slam’lerin favorileri olarak öne çıkıyor. Novak Djokovic’in bu denklemdeki yeri sizce neresi?

Öncelikle şunu söyleyeyim, Djokovic bir istisna. Onun yaptıkları olağanüstü. Bu turnuvayı iki yıl önce kazandığında zaten tarihin en yaşlı şampiyonu olmuştu. Ben ona tenisin LeBron James’i diyorum. Fiziksel olarak yaptıkları inanılmaz. Sinner ve Alcaraz’ın hemen arkasında gibi gözüküyor ama tabii ki çok daha fazla Grand Slam kazandı.

Bu noktada deneyimini devreye sokması gerekiyor. Ama işte asıl gerçek sınav burada başlıyor: Daha fazla Grand Slam kazanmak istiyorsa, bu iki adamı geçmek zorunda. Zverev'e karşı çok iyi oynadı. Ama bence Zverev ona bu performansı sergileme alanını tanıdı, çok pasifti. Bu, Sinner ya da Alcaraz’a karşı olmayacak. Açıkçası şu anda Musetti yerine Alcaraz’ı tercih ederim.

Peki Sinner-Djokovic mücadelesi için bir seçim yapmanız gerekse kimi seçersiniz? Özellikle Djokovic’in, savunmacı Zverev’e karşı nasıl oynadığını düşünürsek, Sinner karşısında ne bekliyorsunuz?

Garip gelebilir ama eğer maç beş sete giderse, Novak’ı tercih ederim. Yaşça büyük olmasına rağmen. Çünkü Sinner uzun süredir çok fazla maç yapmadı. Bu yüzden fiziksel ve mental olarak nasıl ayakta kalacağı konusunda bir soru işareti var. Düşünsene, bir adam 38 yaşında, diğeri 23 ama hâlâ yaşlı olan daha dayanıklı olabilir. Bu başlı başına inanılmaz bir şey.

Şunu da unutma: Novak için bu işler artık daha da önemli. Şansı sınırlı. Tabii belki süper kahramandır, bilemeyiz. Ama şu da kesin: Sinner, Zverev’den çok daha agresif oynayacak. Novak’a oyunu dikte edecek. Bunu Tommy Paul’e karşı Alcaraz’ı izlerken de gördük. Paul %100 değildi ama Carlos öyle bir tempo uyguluyor ki, rakip mecburen büyük oynamak zorunda kalıyor. Toplar o kadar hızlı geliyor ki, bu da başka bir yıkım yöntemi oluyor. Sinner de bu şekilde oynayacaktır. Novak’ın buna dayanıp dayanamayacağını göreceğiz.

Geçen hafta Andy Murray, Djokovic’le birkaç gün antrenman yaptı. Sizce bu Djokovic’in şu anda kendisini motive edecek yeni yaklaşımlar aradığının bir işareti olabilir mi?

Bence Novak’ın bu noktada artık her türlü farklı deneyime açık olması gerekiyor. Murray ile birlikte çalışması bence olağanüstü bir fikirdi. Ne kadar uzun sürdü bilmiyorum ama Andy gibi biriyle birkaç gün geçirmek bile değerli. Çünkü Andy kortu çok iyi okur, çok zekidir, strateji geliştirir. Belki de Novak, artık kendi rutininin dışına çıkarak bir kıvılcım arıyor. Ve eğer bu kıvılcım Andy Murray ile birkaç saat geçirmekten gelecekse neden olmasın? Novak’ın hâlâ kazanma arzusu var ama bunu sürdürmek için yeni şeyler denemesi gerekiyor olabilir. Bence bu da onun ne kadar açık fikirli olduğunu gösteriyor. Andy için de harika bir deneyim olmuştur.

Jannik Sinner şu ana kadar Paris’te baskın bir performans sergiledi ama sizce Roma'dan Paris'e geçen sürede Alcaraz’la arasındaki farkı kapatacak kadar zamanı oldu mu?

Evet, bence yeterince zamanı oldu. Koçuyla da konuştuğumda Avustralya’dan Roma’ya kadar olan dönemde bir düşüş yaşamamak için çok fazla çalıştıklarını söyledi. Bana kalırsa hâlâ aynı oyuncu. Yani ben herhangi bir düşüş görmüyorum. Zaten bu yüzden önceki soruda da söylemiştim: Merak ettiğim şey, bir maç dördüncü ya da beşinci sete giderse fiziksel olarak nasıl dayanacak, bunu görmek istiyorum.

Onun için iyi haber şu: Hava aşırı sıcak değil. Avustralya’da Rune ile oynarken kramp sorunu yaşamıştı. Shelton’a karşı da biraz yaşamış olabilir. Ama burada böyle bir durum olmayacak gibi görünüyor. Bu onun lehine. Turnuvanın başlarında sırtıyla ilgili ufak bir şey oldu ama şu an hiçbir problem yok gibi. Yani, evet, hâlâ görmek isterim: Dördüncü veya beşinci sete gidilirse neler olur? Belki hiçbir şey değişmez ama görmek isterim.

Musetti ve Alcaraz da bu yıl birkaç kez karşılaştılar ama hep üç setlik maçlarda. Bir Grand Slam’de, yani beş setlik ortamda, Musetti bu kez Alcaraz’ı yenmek istiyorsa neleri farklı yapmalı? Özellikle Alcaraz’ın bu turnuvada Dzumhur ve Marozsán gibi rakiplere set kaybettiğini de düşünürsek.

Paul’e karşı inanılmaz oynadı ama. Bence Musetti şu anda elinden gelen her şeyi yapıyor. Hayatının en iyi fiziksel durumunda. File önünde daha rahat. Çok iyi elleri, çok iyi tekniği var. Ama mesele şu: Musetti ve Zverev, şu anda ilk 10’daki oyuncular arasında en geride duranlar. Bu da şu demek: Rakip en iyilerden biriyse, sen çok daha fazla koşmak zorunda kalırsın. Wimbledon’da gördük, Musetti daha içeride oynayabiliyor. Burada da bunu daha çok yapması gerekecek. Çünkü Alcaraz gibi oyuncular topa öyle sert vuruyor ki, zamanın olmuyor. Mesela Musetti burada dört yıl önce Novak karşısında iki set öne geçmişti ama tükendi.Geçen yıl da neredeyse kazanacaktı ama maçı sabaha karşı üçte bitirdiler, çılgın bir şeydi.

Yani şunu diyebilirim: Musetti artık Alcaraz’a çok daha yakın. Ama Alcaraz da artık çok daha iyi. İşte sorun bu. Bu yüzden ilginç olacak. Musetti farklı şeyler deneyecek mi? Daha agresif oynayacak mı? Ama bunu Alcaraz’a karşı yapmak hiç kolay değil, çünkü adam topa çok büyük vuruyor.

Olası bir Sinner-Alcaraz finalinde kimi daha önde görüyorsunuz?

Eğer her iki oyuncu da en iyi oyununu oynarsa, ben Alcaraz’ı öne koyarım. Çünkü bana göre Alcaraz, genç yaşında gördüğüm en yetenekli oyunculardan biri, belki de en yeteneklisi. Sinner da ondan çok geride değil ama… Eğer Carlos biraz inişli çıkışlı bir oyun sergilerse, o zaman Sinner kazanır. Çünkü Sinner daha istikrarlı. Ama Carlos daha “elektrik yüklü” bir oyuncu. Onun oyunu daha patlayıcı.

Alcaraz hakkında bir sorum daha olacak. Bence kortta artık daha ciddi, daha odaklı. Paris’te ve Roma’dan önce de böyleydi. Tur boyunca her şeyi daha iyi yapıyor gibi. Sizce mental olarak çok mu büyüdü?

Bence evet. Ama zaten önceden de oldukça iyiydi. Onun kişiliğini değiştirmek istemezsin çünkü oyun tarzı inanılmaz. İzlemesi muhteşem biri. Benim de şu anda izlemekten en çok zevk aldığım oyuncu. Eminim pek çok kişi için de öyledir.

Onunla ilgili şöyle bir söz vardı: “Kendisini zor durumlardan çıkaracak kadar sert vurabilir ama bazen de o sert vuruşlarla kendi başını belaya sokabilir.” Bu hataları artık daha az yapıyor. Bu da iyiye işaret. Bence odaklanması da önceye göre daha iyi. 22 yaşında, şimdiden 4 Grand Slam kazandı. Sporumuz için inanılmaz biri. İnsan yaş aldıkça kendisi için neyin işe yaradığını daha iyi anlıyor. Carlos’un çok iyi bir ekibi var ve kendisi de harika bir çocuk. Tenis için bir nimet.

Jack Draper’ın Roma Açık maçlarına dair yorumlarınızı hatırlıyorum. Turnuvaya iyi başlamıştı ama burada çok erken elendi. Jack’i uzun vadede nerede görüyorsunuz? Onun konumundaki bir oyuncunun bu kadar istikrarsız performanslar sergilemeye ne kadar lüksü var?

Bence kesinlikle normal. Çok genç ve hâlâ gelişiyor. Süreklilik, en son gelen şeydir. Bu yaşta çok yetenekli oyuncular belli seviyeleri gösterebilir ama her hafta aynı seviyede kalamazlar. Bu da öğrenilmesi gereken bir şey. Bu yüzden Djokovic, Nadal, Federer gibi oyunculara bakınca hayret ediyorsun. Onlar bu oyunu en yüksek seviyede, sürekli ve her hafta yapabildiler. Jack bence doğru yolda. Çok güçlü bir fiziği var, iyi servis atıyor. Mental olarak gelişmeye ihtiyacı var ama bu yaşta bu çok doğal. Bence doğru şeyleri yapıyor ve zamanla çok daha tehlikeli bir oyuncuya dönüşecek.

Toprakta şampiyonluklara ulaşıp Wimbledon’da hayal kırıklığına uğrayan Iga Swiatek’in toprak sezonunu düşünürsek, Wimbledon’da Iga Swiatek’in şansını daha farklı görüyor musunuz?

Burada asıl mesele hareketleri. Çim zeminde kendine güveni o kadar yüksek değil. Hâlâ o zeminde nasıl daha rahat oynayacağını çözebilmiş değil bence. Yanılıyor olabilirim ama mesela fileye gelip puanı bitirmek gibi şeyleri pek yapmıyor. Yani geçmiş performanslara bakarsak, çimdeki hareket kabiliyeti ve rahatlığı pek iyi değil. Bu da en büyük problemi olmuş olabilir. Ama bence çim kortun verdiği dengeyle orada da başarılı olabilir.

Bu biraz da onun bağlılığına, yani kendini ne kadar adamaya hazır olduğuna ve farklı şeyler denemeye ne kadar istekli olduğuna bağlı. Mesela daha fazla slice vuruş tercih etmek, file önüne gelmek, vuruşa daha erken hazırlanmak gibi unsurlara yönelmesi gerek. Sadece toprakta oynadığı gibi oynamamalı bence.

Jois Boisson’un, Pegula ve Andreeva gibi oyunculara bu kadar ters gelmesinin sebebi neydi sizce? Oyununun hangi yönü onlara bu kadar zor geldi?

Bu turnuvadan önce onun maçını hiç izlememiştim. Ama bana kalırsa bu oyuncuların kafasına biraz girmeyi başardı. Bu arada, bana göre Pegula o maçı kazanmalıydı. Andreeva da ilk seti kesinlikle almalıydı. Ama fiziksel olarak Boisson çok güçlü görünüyor. Maçların sonuna doğru bu fiziksel üstünlük rakipleri biraz ürküttü gibi. İzlemesi keyifli çünkü seyirci tamamen onun arkasında. Ama dürüst olayım, bu turnuvaya kadar adını bile duymamıştım.

Roland Garros genel olarak bu yıl size nasıl görünüyor? Turnuvanın organizasyonuna, atmosferine, genel işleyişine dair düşüncelerinizi merak ediyorum. Özellikle de gece seanslarıyla ilgili çok tartışma oldu. Siz ne düşünüyorsunuz?

Açık konuşayım, bence gece seansları gerçekten problemli. Özellikle oyuncular açısından. Maçlar çok geç bitiyor. Bunu geçen yıl Musetti-Djokovic maçında gördük. Saat üçe kadar sürdü ve bu kabul edilemez. Oyuncuların toparlanması için yeterli zaman kalmıyor. Bu, onların sağlığını da etkileyebilir. Tabii yayıncılar açısından bu saatler reyting getiriyor olabilir ama ben oyuncu bakış açısından konuşuyorum. Organizasyon tarafına gelirsek, Roland Garros yıllar içinde çok gelişti. Tesisler daha iyi hâle geldi. Ama yine de bazı alanlarda, örneğin oyuncu alanlarının rahatlığı ya da bazı lojistik konularda, diğer Grand Slam’lerle kıyaslandığında hâlâ biraz gerideler diyebilirim. Ancak genel olarak turnuva hâlâ çok büyük bir cazibe merkezi. Paris’in kendine özgü bir havası var ve bunu bu etkinlik boyunca hissediyorsunuz.

Socrates Dergi