socratesXreflect_alt

Avrupa Seyahatnamesi

20 dk

Sezon öncesi herkes beklentiye girer; özellikle de taraftarlar. Sonuç kimilerini üzer, kimilerini ise mutlu eder. Avrupa’da devam eden transfer dönemini ve yeni sezondan beklentilerini Emre Özcan, Erman Yaşar ve Ozan Can Sülüm’e sorduk.

Futbolda yaz döneminin başlaması, aynı zamanda transfer dedikodularının ve resmileşen imzaların gündemi meşgul etmesi demek. Biz de Avrupa'nın dört bir yanında takımların saha dışındaki yarışı devam ederken farklı şehirlerdeki, hatta farklı kıtalardaki yorumcularımıza ulaştık. Telefonlarımızın diğer ucunda İstanbul'dan Emre Özcan, Şarköy'den Erman Yaşar ve Washington'dan Ozan Can Sülüm vardı…

Premier Lig'in son şampiyonu ile başlayalım. Manchester City kaybettiği parçaların yerini ne şekilde doldurabilir? Yapıda bir değişiklik bekliyor musunuz?

Emre Özcan: Sterling de Zinchenko da Jesus da son birkaç seneye damga vurmuş oyuncular. Hem zaman zaman ana planın çok önemli parçaları oldular hem de rotasyonda Pep'in elini çok güçlendirdiler. Fakat şöyle de bir gerçek var: Haaland'ın gelişi ile birlikte oyunun zaten değişmesi bekleniyordu. Oyunun değişmesi ile birlikte kadroda da bir değişime gitmek çok anormal değil.

Evet, Sterling kesinlikle çok skorer bir kanat oyuncusu ama Haaland geldikten sonra da "Kanatlardan bu kadar gol katkısına ihtiyacınız olacak mı?" diye sormadan edemiyor insan. Diğer tarafta Zinchenko'nun geçiş savunmasında yarattığı zafiyetler nedeniyle daha atlet oyunculara gidilmesi de bana anormal gelmiyor.

Ozan Can Sülüm: Manchester City'nin yaptığı hamleler bana kalırsa dönüşüme girilen yol gibi. Erling Haaland'ı ele alalım: Jesus gibi kullanılabilecek bir oyuncu mu? Değil. Ya da Haaland, Premier Lig'deki ilk sezonunda adaptasyon sürecinin kurbanı olursa neler yaşanır? Bunları kestirmek güç. Ama kesin olan şu: Zinchenko ve Jesus'un ayrılıkları, City'nin kadro derinliğine darbe vurdu. Tüm bunları üst üste koyunca "Acaba City'de işler yolunda gitmiyor mu?" sorusu akıllara gelmiyor değil.

Erman Yaşar: Manchester City'nin güç olarak bir eksiklik hissedeceğini sanmıyorum ama bir alışma süreci olacaktır elbette. City'nin normal şartlarda bir sezonda sorun yaşadığı maç sayısı zaten yedi-sekiz oluyor. O maçlarda topu kaleye sokabilecek bir dokuz numarayı arıyorlar hakikaten.

Özetle, oyun şeklinin çok değişeceğini sanmıyorum ama oyun anlayışı değişebilir. Çünkü artık ceza sahası içinde bir dokuz numara var. Haaland'ın varlığı Grealish'in etkisini ve oynama süresini de artıracaktır. Jürgen Klopp'un da söylediği gibi City şampiyonluğun en büyük adayı.

Son yılların en çekişmeli rekabeti, Nuñez-Haaland eklemeleri ile başka bir boyuta evrildi. Bu iki oyuncudan nasıl bir entegrasyon süreci bekliyorsunuz? Sizce hangi oyuncu daha rahat adapte olacak?

EY: Pep Guardiola'nın takımlarına alışmak normalde daha zordur. Liverpool, hücum hattının golcü olmasından ötürü City'ye göre daha rahat gol bulan bir takım. City'de ise gol yükü takımın tamamına yayılmış durumda. Kaba bir hesapla bir sezonda Salah 30, Mane 15 gol atar; Firmino, Jota ve diğer hücumcularla birlikte bu sayı daha da yukarı çıkardı. Ama geçen sezon Salah bu konuda biraz yalnız kaldı ki hem Şampiyonlar Ligi finalinde gol atamadılar hem de diğer iki kupa finalini kazanmalarına rağmen yine gol sevinci yaşayamadılar. Yeni sezonda Darwin Nuñez'in varlığı da bu alandaki eksikliklerini kapatacaktır.

Haaland'la alakalı tek bir sorun olabilir: Dortmund'daki son sezonunun önemli bir kısmını sakat geçirdi. Ben ikisinin de bir şekilde takımlarına adapte olabileceğini düşünüyorum. Dediğim gibi Klopp'un takımlarına alışmak daha kolay olduğu için Nuñez bir nebze daha avantajlı ama bir dezavantajı da var: Üst seviyede sadece tek sezonu (2021-2022) olması. Haaland ise rüştünü çoktan ispatladı. Dolayısıyla yarım adım önde.

OCS: Fiziksel özellikleri, gol sayıları, potansiyelleri, takıma katabilecekleri… İkisi de birbirinin aynısı gibi bu açılardan. Geldikleri takımlarda da klasik dokuz numara rolünde sürekli gol attıklarını gördük. Ama City ve Liverpool'da sürekli bir dönüşüm söz konusuydu. Mesela City'de Jesus önde oynadı, sonra sağa kaydı, Foden ileri uca geçti vesaire… Diğer tarafta Mane'nin, Jota'nın sahte dokuz oynadığını gördük. Bu anlayışı yıkacak, ileri üçlünün tam ortasında yer alacak bir isim geldi her iki takıma da.

Evet, Liverpool'a yeni transfer olan futbolcular adına sancılı adaptasyon süreçleri görmedik. Fakat Darwin Nuñez'e dair bir soru işareti koyabiliriz. Kendini Almeria'yla gösterdi, Benfica gibi üst düzey bir takımla -bence kısa süreli- bir macerası oldu, en nihayetinde de olabilecek en üst seviyeye ulaştı. Onun adaptasyon süreci yaşamaması bence imkân dahilinde değil. Fizik olarak Haaland'dan daha sağlam çünkü Haaland'ın son iki sezonundaki -başta sakatlıklardan kaynaklanan- fiziksel iniş çıkışlarını çok gördük. Ama Haaland'ın da kendini her alanda ispat ettiğine şahit olduk.

EÖ: Roberto Firmino önderliğinde yıllardır sahte dokuz rolünü kullanarak oynayan bir Liverpool görüyoruz. Bu açıdan bakınca oradaki değişimin daha büyük olacağını düşünüyorsun. Ama Liverpool açısından da bu geçişi yumuştan bir şey var: Son iki yılda hem Jota hem de Mane yeri geldiğinde net bir dokuz performansı da verdi. Bence zaten bu bir geçişti ve Nuñez hamlesi ile geçiş nihayete erdi. Yine de ben Nuñez'in tıpkı Firmino gibi derine inerek stoperi taşıyacağı anları bize izleteceğini düşünüyorum.

Zaten artık günümüz futbolunda tek bir rolü oynayan oyuncu kalmadı. Her sahte dokuz, biraz gerçek dokuz numara gibi davranıyor; her gerçek dokuz numara da derine inerek bağlantılara katılıyor. Bu nedenle eğer bir fark hissiyatından söz edeceksek, Haaland ve City ile ortaya çıkan farkın, hissettirdiği şey açısından biraz daha derin olabileceğini düşünüyorum ben.

Tottenham Hotspur

Tottenham Hotspur

Chelsea, stoper değişimi yaptı. Arsenal ise forvet hattını güncelledi. Tottenham eksiklerini tamamlamakla kalmadı, Richarlison'u kadrosuna kattı. Manchester United ise yeni hocasıyla çalışmalara başladı. Sizce transfer dönemini en iyi şekilde geçirerek ilk ikiye yaklaşabilecek takım hangisi?

EY: Chelsea. Ligi bitirdikleri yer, Thomas Tuchel faktörü ve kadro gücüne bakıldığında Liverpool ile Manchester City'nin ardından zirveyi zorlayabilecek üçüncü takım konumunda bana kalırsa. Evet, Rüdiger ve Christensen başta olmak üzere çok önemli birkaç oyuncu kaybettiler. Ön tarafa Sterling'i eklediler, stoper hattını Kalidou Koulibaly'ye emanet ettiler. Ama bence savunmaya bir-iki ekleme daha yapmaları gerekecektir. Nathan Ake, Jules Kounde, Presnel Kimpembe isimleri zaten zikredildi… Lukaku'nun gidişi sonrasında Timo Werner haricinde net bir dokuz numaralarının olmaması da onlar adına sorun.

OCS: Tottenham'ın çok iyi bir transfer dönemi geçirmesinin yanında Antonio Conte'nin ikinci sezonunu yaşayacak olmasını da onlar açısından bir avantaj olarak görüyorum. Transferleri yaparken sadece eksikleri kapatmakla kalmadılar, kaliteli bir havuz da oluşturmayı başardılar.

Richarlison gerek ilk 11 gerekse hücum hattında ikame olarak başarılı bir seçim, Ivan Perisic, -yaşı itibarıyla- belki Premier Lig temposu açısından soru işaretleri taşıyor ama kâğıt üzerinde oldukça iyi bir ekleme, Yves Bissouma keza öyle… Farklı kulvarlarda yarışacak Tottenham'ın bu havuzuyla çok da yara almadan ilerleyebileceğini düşünüyorum.

EÖ: Bu takımlardan herhangi biri ilk ikiyi zorlayabilir mi, emin değilim. Her şeye rağmen kolay değil ama transferler özelinde bir gelişimden bahsedeceksek Tottenham açık ara fark yaptı her takıma. Arsenal da fena olmayan oyuncular ekledi ama diğerleri için aynısını söylemek mümkün değil. Chelsea çok zayıf kaldı, United keza aynı şekilde yetersiz eklemeler yaptı. Lisandro Martinez, Tyrell Malacia ve Christian Eriksen tabii ki yapıyı değiştirir ama denklemi radikal şekilde değiştirecek kadar da güçlü eklemeler değil.

Chelsea'de ise kulübün satın alma süreci çok gecikti, gecikince de oyuncu kayıpları yaşandı. Rüdiger gitti, Christensen gitti ve Azpilicueta yol ayrımında. 100 milyonluk bir stoper kaybı yaşadılar ve Sterling harici ön tarafa çok fazla ekleme yapamadılar. Yine de kuvvetli bir yapıya sahip olduklarını not düşmeden olmaz.

Barcelona'nın yeni transferi Robert Lewandowski

Barcelona'nın yeni transferi Robert Lewandowski

İngiltere'den İspanya'ya uzanalım… Robert Lewandowski, Barcelona'nın yolunu tutarak El Clasico heyecanını yeniden ateşledi. Xavi, kale hariç hemen her mevkiye ekleme yapan Barcelona'yı yeniden ihtişamlı günlerine döndürebilir mi?

EY: Yalnızca Lewandowski gibi bir ekleme dahi şampiyonluk yarışında size seviye atlatabilir. Zaten La Liga'da şampiyonluk yarışında çok fazla rakibin olduğunu söylemek güç. Yıllardır Real Madrid, Atletico Madrid ve Barcelona arasında gidip geliyor lig…

Şöyle düşünün: Barcelona geçen sezonu sorunlarla boğuşarak geçirdi ama sezon ortasında Xavi geldi ve ligi ikinci bitirdiler. Lionel Messi'nin gittiği, ileri uçta Luuk de Jong ve Martin Braithwaite profilindeki oyuncuların oynadığı sezonda bile durdukları yer belli. Barcelona, Real Madrid'le birlikte en büyük aday ve Real Madrid'e geçen sezondan çok daha yakınlar.

OCS: Frenkie de Jong'un kaldığı düzlemde Xavi'nin aklında "Biz harika bir sezon geçiririz" düşüncesi var bana kalırsa. Giderse felaket olur mu? Pek sanmıyorum. Uzun sürenin ardından La Liga'nın da yeniden rekabetçi olacağının sinyali bu hamleler bana kalırsa. Dürüst olalım, geçen sezonki La Liga, hegemonyanın baki olduğu Ligue 1 tadındaydı.

İnanın, çok farklı kaynaklara dahi baktım ve hâlâ Barcelona'nın hangi hakkı satıp maddi güç elde ettiğini bilmiyorum. Ne olursa olsun onları geri dönmüş şekilde görmek çok güzel olacak. Şampiyonlar Ligi'ndeki durumları ne olacak? Ne kadar önemseyecekler? Bunlar soru işareti.

İtalya'da ise yeniden açık bir şampiyonluk yarışı olacak. Pogba ve Lukaku'nun geri dönüşleri, Juventus'un Bremer ve Di Maria hamleleri, şampiyon Milan'ın yapması gereken eklemeler…

EÖ: Juventus'u kestirmek çok zor ama eklemelerin iyi olduğu gerçek. Pogba'nın, Allegri ile yeniden yükselebileceğini düşünüyorum. Evet, Di Maria 34 yaşında ama hâlâ Serie A'da atletizmi ile fark yaratabilir. Ve Bremer… Gerçekten gereken bir yere gelen çok iyi bir oyuncu. Böyle bakınca tüm bu transferler Juventus'u yeniden şampiyonluk adaylarından birisi yapar bana sorarsan.

EY: Şu anlık şampiyonluk yarışının Milan ve Inter arasında olacağını söylemek bence yanlış olmaz. Inter'in Lukaku'yu geri kazanması çok kıymetli zira orada çok mutlu. Lukaku'nun mutlu oldukça iyi performans verebildiğini de geçen sezonki Chelsea macerasıyla anladık. Öte yandan Paul Pogba-Juventus birlikteliği için de aynı şeyleri söylemek mümkün…

Inter bana kalırsa bir numaralı şampiyonluk adayı. Geçen sezon Juventus'un pek çok maçını anlattım, kâğıt üzerinde beğendiğim bir takım değil. Milan ise geçen sezon bir nevi sürpriz bir şampiyonluk çıkardı. Bence onların kesinlikle bir golcüye ihtiyaçları var. Giroud-Zlatan'la yola çıkmak çok mantıklı değil bana kalırsa. Orta saha ve savunma hattında da eklemeye ihtiyaçları olacak.

EÖ: Milan'ın yeniden şampiyon olmasını zayıf bir ihtimal olarak görüyorum ben ki onların güç dengelerine dair Şampiyonlar Ligi de bir şeyler söyleyecek. Ne çok olumlu bir lig ne de çok olumlu bir Devler Ligi macerası bekliyorum onlar adına. Inter'in bir ileri iki geri gidişini Lukaku'nun takıma katılması biraz törpüleyecek muhtemelen ama Inzaghi'nin gelişi ile iki kademe düştüler bence.

OCS: Milan'ın pek bir şey yapmaması hakikaten enteresan. Kessie çok özel bir oyuncu, onu tutamadılar. Castillejo'su var, Romagnoli'si var… Çok fazla oyuncu kadrajdan çıktı. Divock Origi'yi aldılar, Junior Messias takımda kaldı ve Alessandro Florenzi'nin bonservisini aldılar. Bu kadarı yeter mi? Bence daha şimdiden iki sıra aşağı düştüler.

Diğer yandan Inter çok ufak bir farkla şampiyonluğu kaçırmıştı. Lukaku'nun eski günlerine dönebilmesi durumunda o ufak fark da kapanabilir. Burada dönüp dolaşıp "Juventus eski günlerine dönecek mi?" sorusuna geliyoruz. Bremer acayip bir ekleme, Di Maria yaşına rağmen özel bir kazanım. Orada tek kafama yatmayan Paul Pogba. Sorun yaratmaya mı geldi, topunu oynamaya mı? Göreceğiz.

Jose Mourinho

Jose Mourinho

Hücuma, herkesin talip olduğu Dybala, savunmaya da Zeki ve Matic hamleleri. Transferin en başarılı kulüplerinden Roma'yı gelecek yıl nerede görüyorsunuz?

EÖ: Tammy zaten geçtiğimiz sezonun sonuna doğru bir çıkış yaptı, onun arkasına Dybala'yı da getirmek büyük iş ama unutulmaması gereken bir şey var: Her büyük yetenek gibi Arjantinli de taşınması gereken bir oyuncu.

Mourinho mutlaka dengeli bir yapı çıkaracaktır ama o dengeyi kurmaya çalışırken de sıkıntı yaşar ve muhtemelen Dybala ile papaz olur. Çünkü top rakibe geçtiği zaman ön tarafta takım savunmasına ciddi sıkıntılar çıkaran bir oyuncu. Burada Mourinho'nun sağlam bir hocalık yapması gerekecek ki bunu yapabileceğini düşünüyorum.

EY: Bence Paulo Dybala için Roma, sakatlanmadığı sürece istikrarlı biçimde oynayabileceği bir takım. Roma'dan önce Inter'le anlaştığı dahi yazıldı fakat orada ne kadar süre alırdı, bunu kestirmek zor. Inter'de benzer tipte önemli oyuncular var çünkü. Dybala'yı yedekten getirseniz de yüzde yüz verim alamazsınız. İlk 11'e yerleştirseniz de çizgiden ziyade kaleye yakın bir yerde konumlandırmanız lazım, en ideali 'forvet arkası' dediğimiz pozisyon.

Evet, Roma'da da önemli oyuncular var ama Jose Mourinho ile muhtemel görüşmesinde oynama garantisi almış, Mourinho'dan "Biz çıkıştaki bir takımız. Gel, yapılanan bu takımın sembolü ol" lafını işitmiş olabilir. Mourinho her ne kadar düşüş trendinde olsa da Serie A'daki tüm teknik direktörlerden daha büyük bir isim. Onun etkisi de yadsınamaz elbette.

OCS: Geçen sene Mourinho geldiğinde insanlar başarı kıstasını sorguluyordu çünkü o kadronun Şampiyonlar Ligi'ne gitmesini çok zor görüyordu. Nitekim gidemediler. Hem sezonu ligde çok iyi oynayarak kapattılar hem de Konferans Ligi'ni kazandılar. Açık bir şampiyonluk yarışı varsa açık bir lig de var demektir. Paulo Dybala eklemesiyle birlikte Roma'nın ilk dört dışında kalması, artık başarısızlık sayılacak noktaya geldi bence.

EÖ: Dybala'ya ek olarak dediğin gibi Zeki geldi, Matic geldi... Böyle bir denklemde de taraftar ve yönetim Şampiyonlar Ligi bekler. O Şampiyonlar Ligi gelmezse eleştiri almaya başlar Mourinho.

Kylian Mbappe

Kylian Mbappe

Son olarak Galtier-PSG birlikteliği… Ligue 1'in en başarılı hocalarından biri, Devler Ligi hayali ile yanıp tutuşan takımı mutlu sona ulaştıracak doğru kişi mi?

OCS: Galtier tabiri caizse 'ligi bilen hoca'. Ama PSG'nin ligle ne alakası var? Onların esas hedefi Şampiyonlar Ligi değil mi? Eğer öyleyse neden turnuvada sadece altı maça çıkıp 1 puan alabilmiş bir teknik direktörü başa getiriyorlar? Bu bana biraz garip geliyor. Son on yıla baktığınızda Blanc sonrasında inanılmaz taktisyenler geldi geçti PSG'den. Ve olmadı.

Galtier'yi başa getirmelerini ben açıklayamıyorum işin doğrusu. Tamam, Şampiyonlar Ligi'ni kazanmak için o tecrübeye sahip biri gelmek zorunda değil fakat kariyerinde o seviyeyi neredeyse hiç görmemiş, 55 yaşındaki biri geliyorsa orada işler garipleşir. Galtier iyi savunma takımlarıyla biliniyor ve PSG'nin Kupa 1'de yine edilgen bir yapıya bürünmesi taraftar nezdinde nasıl karşılanır, bilemiyorum.

EÖ: Hocanın disiplinli ve talepkâr bir hoca olduğunu biliyoruz. Bir açıdan bakınca buna risk de diyebiliriz çünkü böyle disiplinli hocalar genelde büyük yıldızlarla sorun yaşarlar fakat Galtier'nin inanılmaz bir bireysel iletişimci olduğu da söyleniyor. Bence bu nedenle yıldızlar topluluğu olan bu takım için uygun bir profil. Çünkü Mbappe başka bir şey, Messi başka bir şey, Ramos'u, Verratti'si, Neymar'ı… Her şeyiyle garip bir takım. Sadece futbol mantığı içerisinde düşünüp bile kurabileceğin bir takım değil PSG. Bu nedenle ben bu tarz hocaların böyle toplama takımlara uygun olabileceğini düşünüyorum.

En uygun olduğu taraf da bence savunmacı tarafı. Çünkü bu oyunculardan gelişmiş bir oyunla topa sahip olma takımı çıkarmak bence imkânsız. Bu takımın ilk 11'inin yapabileceği en iyi şey, toplu bir şekilde savunma yapıp hücum hattı ile hem geçiş oynayabilecek hem de savunma arkasındaki boşlukları değerlendirebilecek bir yapı oluşturmak. Galtier de Avrupa'da bunu yapacak diye düşünüyorum. Eğer Şampiyonlar Ligi'nde bir şeyler yapacaksa PSG, Galtier bana uygun hoca gibi geliyor.

Socrates Dergi